Kayıtlar

Yanlızlık Senfonisi Vol-2

 Post-modern bir yanlızlıktır insanın kendi kendisiyle konuşması. Sorularına verecek cevabı bulamayıp içine atmasıdır. Hayal süzgecinden geçirip kursağında takılmasıdır düşündükleri. Kursak... Ne ikonik bir kelimedir. Anatomide sindirim sistemine bağlı bir organ olarak karşımıza çıkar. Ama bize göre kursak; çöp tenekesidir. Hayallerin, umutların, yaşanmamışlıkların, sevilmeyen tüm şeylerin bir arada bulunduğu bir teneke. Hayali nesne ama gerçekliği yüzümüze çarpan kış soğuğudur.  - ''Milyarca insan varken kendini anlatmak için neden kendisine ihtiyaç duyar?'' demişti vakt-i zamanında yedi yaşındaki bir kız çocuğu. Anlamamıştı bu soruyu anlaması da o yaştayken mümkün değildi. Belli ki büyümemişti. Toz pembe hayatından pembesini kursağına yutup tozunun kaldığı zamanlarına daha çok vardı. Şöyle cevap vermiştim ona anlayabileceği dilden: ( belki de anlamamıştır ve her çocuk gibi kafasını sallamıştır.)  - Küçüğüm! Bazı şeyleri büyüyünce anlarsın. Ama inatla cevap bekliyorsan...

Senin Vurduğun Yerden Bismillah

Gecenin orta yerinde zifiri kıyametler koparken kurşunların hedefi olmuştum. Vurmayın etmeyin nidaları arasında haykırışlarımın ehemmiyeti kalmamıştı. Ağır yaralı bedenimin altında ezilirken değil kalkmayı düşünmek, bundan kötüsünü yaşamamak için son çare çırpınışları denemiştim. Kaldıramadım kollarımı.. Ezilmiştim çoktan. Birkaç nefes kırıntısı hissettim kursağımda. Almakla almamak arasında tereddütteydim. Araftaydım ince çizgi üstünde. Önüme sıra sıra geçemeyeceğim köprüler dizilmişti. Geçmedim geçemedim. Ben vurulmuştum çoktan. Seni verdiler ellere Beni vurdular.

Senfonik Yara

Herşey senin gidişinle başladı. Doların yükselişi, yağmurun düşüşü Saçlarıma beyazların gelişi, kapitalizmin gülüşü... Arz talep dengesinin bozulan mihengisin Seninle gitmesi gerekenler bende kaldı Benden gitmesi gerekenler de bende kaldı. . 49 aydır ağrıyan yaramla sancıyorum. Ben hâlâ "yıl bilmem kaç" ayında yaşıyorum. Ağustos da bitti artık eylüle kapı açma ânıdır. Güze merhaba deme zamanıdır. . Havalar da soğur "Sol Yangınları"nın söndürülmesine ramak kalır. Geriye savrulması mümkün olmayan külleri kalır. Dikkat et sevgilim küllerin üstüne basmayasın Mazallah çarpılırsın. Durdukkkk yerde başına iş almayasın. . Başını alıp giden doların da canı cehenneme, seninle her zaman konuşacağım diye geçtiğim faturalı hat operatörünün de... Senin canın nereye isterse oraya git. Eylül de bitecek. Gelirsen ekime Gelmezsen... ... ... ... Gelme. . Hey hancı Getir ordan bana birşeyler sanırım Geçmeyecek bu meczup sancı Hesabı kes yancıya ne de olsa ...

Postmodern görünen yalnızlıklar

"Ayrı dünyaların insanlarıyız" dedi giderken. Unuttuğu çok şey vardı; Ayrı dünyaların insanı isek neden aynı bulutlara bakıyorduk. Neden yağmur başlayınca camlara koşuyorduk. Neden sorusuna yanıtlar yoktu. Çünkü aklını da yanında götürebilseydi bunlar olmayacaktı. -Sen iyi bir insansın Alper. Ama ben sana... +Ama sen. Eeeee... devamı? Yoktu devamı. Olması için de üç nokta yerine üç satırlık eften püften, etten dertten, tenden ruhtan, sözden paragraftan bir savunma metni lazımdı. Belli ki gitmesi gerekiyordu. Gitti. O gitti şimdi. Biz kaldık başbaşa. Postmodern bir yalnızlığın adıdır insanın kendi kendisiyle konuşması.. derdi bu cümleleri yazan. Ayrı dünyalara, ayrı gezegenlere, aynı gökyüzüne baksakta. Sahi kaç tane dünya var ki ayrı ayrı dünyalar sorusuna gark oluyoruz. Dur söyleyeyim. Bir dünya.. içinde kümeler halinde kümelenen milyarlarca dünya. Senin ki ayrı onun ki ayrı falan filan klişe ezber cevaplar. Kişiler ve klişeler beni toplumdan soğutuyor ey yalnızlığ...

Fihriste-i Hüzn

Daha yıkılmadan paldır küldür bulutlar Yalnızlığıma isim bulup ona kılıf takmıştım. Anneme masallar anlatırken aklıma gelmişti. Daha ben büyüyecektim... Resimler yerine kendime yol çizecektim. Sonsuzluğa yürünen... ... Yıllar geçti, boyum uzadı, babam öldü Kırılan umut dallarım kurudu Kelebeklerin ömrü 48 saate çıktı Yarın diye birşey olmadı Yüzümdeki sivilce izleri geçmedi. Leylim gecelerde ölesim tutmadı Meskun mahallerde polis beni tutuklamadı. Yalanım yok, annem beni dövmedi Karnemde Pekiyim olmadı ... Ahmet Kaya şarkılarını söylemedi Neşet Ertaş bamtelime dokunmadı Anonim türküler daha doğmadı Ama ben büyüdüm.. ... Sormayacaksınız biliyorum Şimdi; Kişiliğimi berduşun Özümü de meczubun birine Bedelsiz sattım Ondan beri iflah olamadım. ... Ben bu aralar çok üşüyorum.

Yanlızlık Senfonisi Vol-1

Kaç mevsim biriktirdim boş takvimlerde Saatli maarif günlerin çetelesini tuttum Yuttum içime çektiğim nekadar gurur varsa Yutkunamadım Kasımların kasım kasım Kasılıp yutturduğu ayrılığı Kursak denen çöp tenekesi icat ettiler Hepsini oraya attım Cankurtaranlar yarattım Canımı kurtarır mı an(ı)larım Keşkeler boğulmasın diye ... Gemileri değil limanları yaktım Gidenim çok oldu Kal(anı)lar gitmesin diye Güz çektim demi bitmiş baharların üstüne Feri sönmüş gözlere gürz çaldım Hükmümün geçmediği hükümdarlara Icra beyannamesi çıkarttım Benden aldıklarını bana neden geri Vermediler diye ... Şimdi onlarda gitti Olmayacak herşey de bitti Işığı sökülmüş fenerimle Sefil vaziyette deryanın girdabında atmosferin dışında Mevsimsiz kaldım.